BURSA PSİKOLOG HEMEN RANDEVU AL
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
Sizlere nasıl yardımcı olabileceğimiz hakkında sorularınız mı var? Bize bir e-posta gönderin, kısa süre içinde sizinle iletişime geçeceğiz.
Ergenlerde depresyon, süreç itibari ile, fiziksel ve duygusal değişimlerin yoğun yaşandığı bir dönemde gözlemlenmektedir. Bu dönemde pek çok ergen depresyonla karşılaşabilir. Ergenlerde depresyon, uzun süreli üzüntü, umutsuzluk ve ilgi kaybı gibi belirtilerle kendini gösterir.
Ergenlerde depresyona yolan birçok faktör bulunmaktadır. Hormonal değişimler, sosyal baskılar, akademik stres, aile sorunları veya travmatik olaylar gibi çeşitli tetikleyiciler ergenlerde depresyona neden olabilir.
Ergenlik döneminde sık görülen depresyon belirtileri: Can sıkıntısı, huzursuzluk, aşırı yeme, aşırı uyuma, okuldan ve evden kaçma, alkol ve madde kullanımı, davranış sorunları, düşük kendilik değeri, zayıf vücut algısı, yetersiz baş etme becerileri, hezeyanlar, intihar düşünce ve girişimleri görülebilir.
Ergenlikte depresyon ortaya çıkma riski artmakta, depresyonun ilk epizodlarının ise çok daha erken yaşlarda başladığı bilinmektedir. Çocuk ve ergenlerde depresyona ait bildirimler 17. Yüzyıla kadar inse de 40-50 sene öncesine kadar çocuğun olgunlaşmamış üstbenliğinin depresyon gelişimi için bir engel olduğu savunulurdu. Bu nedenle çocukluk depresyonlarına birçok psikiyatrist inanmazdı. Bugün ise çocuk ve ergenlerdeki psikiyatrik bozuklukların önemli bir bölümü depresif bozukluklar içinde değerlendirilmektedir.
Ergenlik döneminde duygu durumda inişler ve çıkışlar çok sık gözlenmektedir. Bu belirtiler ile depresyonun önemli bir farkı; depresyonda işlevsellikte bozulmanın olmasıdır. Ortaya çıkan belirtiler değerlendirilirken olgunun içinde bulunduğu gelişim dönemi göz önünde bulundurulmalıdır.
Çocuklarda ve ergenlerde depresyonun tedavisi ciddiye alınmadığında riskli sonuçlar doğurabilmektedir. Depresyon özellikle ergenlerde intihar düşüncelerine yol açabilmektedir. Sigara, alkol ya da madde kullanımı konusunda risk oluşturabilmektedir. Bunlar ile çocuklarda ve ergenlerde depresyonun tedavi edilmemesi durumunda, işlevsellikte bozulma, isteksizlik, huzursuzluk gibi durumlar yaşanabileceğinden günlük yaşam kalitesi de düşebilmektedir.
Ergenlikteki majör depresyon tedavi edilmediği takdirde gencin o anki ve ileriki hayatında birçok olumsuzluğa neden olabilir. Depresif gençler zamanla ailelerinden ve arkadaşlarından uzaklaşırlar, sosyal ilişkileri zarar görür ve kendilerini yalnız hissederler. Depresif gençlerin fiziksel rahatsızlıklara daha sık yakalanırlar. Majör depresyona bağlı olarak gençlerde akademik performansta düşüş ve hatta okulu bırakma görülebilir. Alkol ve/ya madde kullanımına yönelebilirler. Majör Depresyonları tedavi edilmemiş gençlerin riskli cinsel davranışlarda bulundukları, cinsel yolla bulaşan hastalık risklerinin ve hamilelik oranlarının yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Tedavi edilmemiş Majör Depresyon intiharın bir numaralı nedenidir ve genç ölümlerinin arkasındaki üçüncü büyük faktördür.
Tedavi edilmeyen Depresyonun çocuk ve ergenlerde madde kullanımı, yasal problemler, kötü yaşam olaylarına maruziyet, fiziksel hastalık, erken gebelik, iş, akademik ve psikososyal fonksiyonlarda bozulma gibi durumlarla ilişkili olduğu bildirilmiştir. Çocuk ve ergenleri bu olumsuz sonuçlardan korumak için Depresyonun etkin bir şekilde tedavisi büyük önem taşımaktadır.
Çocuklarda ve ergenlerde depresyon birçok farklı sebebe bağlı olabilir. Çocuklarda ve ergenlerde depresyonun kaynağı ele alınırken kapsamlı bir değerlendirme ve gözlem yapmak önemlidir. Çocuğun ya da ergenin zorlandığı durumun doğru ele alınması, tedavi süreci için oldukça önemlidir. Çocuklarda ve ergenlerde depresyonunu genetik yapı, çevresel etkenler, biyolojik etkenler, büyüme hormonu ve psikolojik durumlar tetikleyebilmektedir.
Ebeveynlerin depresyona yatkınlığı, erken yaşta ebeveyn kaybı, aile içi çatışma, huzursuz aile ortamı, taciz ve istismara uğrama, akran ilişkilerinin bozukluğu gibi çevresel etkenler ve iç denetimi gereğinden fazla olan ergenlerin depresyon geçirme olasılıkları artmaktadır. Çocukluktan itibaren aşırı cezaya maruz kalan, takdir edilmeyip sürekli tenkit edilen, yeteri kadar ödüllendirilmeyen ergenler kazandıkları kötümser yapı nedeniyle depresyona daha yatkındırlar. Öğrenilmiş çaresizlik geliştirmiş bir ergen, olaylara hiçbir zaman umutla ve olumlu bir gözle bakamayacak, karamsarlık, kötümserlik, her duruma bir suçlu arama mantığıyla depresyona kolay girecektir. Problem çözme becerileri gelişmemiş ergenler, bir sorun karşısında uyumsuz ve yapıcı olmayan yöntemleri tercih edecek ve depresyonu bir kaçış olarak seçebileceklerdir.
Depresyon biyolojik ve psikososyal etkenlerin rol aldığı bir hastalıktır. Ebeveyn depresyonu, erken yaşta ebeveyn kaybı, aile içi çatışmalar, istismara maruz kalma depresyon geçirme riskini arttırır. Kuşaktan kuşağa aktarılan aile içi rol ve davranış örüntüleri de depresyon gelişiminde önemli paya sahiptir. Ergenin depresyonu bazen aile içi sorunlar için bir maskeleme görevi görür. Ergenin depresif belirtilerine odaklanan anne baba, kendi ilişki problemlerini bilinçdışı olarak görmezden gelebilir. Bazen de aile ergenin tedavisine bilinçdışı direnç gösterir. Örneğin, ergenin depresyonu düzeldiğinde anne kendi depresif ruh hali ile baş başa kalır.
Ağır bir depresyonda en büyük risk intihardır. Ergenlerde intihar girişim sıklığı %10’ları bulmaktadır. Kızlar ergenlere oranla üç kat daha fazla intihar girişiminde bulunmakla birlikte, intihar nedeniyle gerçekleşen ölüm oranı erkeklerde 3-4 kat daha yüksektir.
Ergende aktif bir iletişim içinde olun. Sorun ve dinleyin. Sorun ama sorgulayıcı olmayın. İntihar hakkında konuşmak, intihar düşüncelerini alevlendirmez. Depresyondaki bir gençle ölüm ve intihar hakkında konuşmak, konuyla ilgili düşüncelerini öğrenmenize yardımcı olabilir.
Sinirlilik, huzursuzluk, aşırı uyku, iştah artmas��, derslere ilgisizlik ve ders başarısında düşme, eleştirilere aşırı duyarlılık ve tepkisellik, alınganlık, internet, bilgisayar ve televizyona aşırı düşkünlük, insan içine çıkmama ve özgüven eksikliği gibi bulgular ergenlerde depresyonun temel belirtileri olabilir. Tüm bu belirtiler ergenliğin kendine has özelliklerinden dolayı bir miktar yaşanabileceğinden, belirti ve bulguların başlangıcı ve seyri, ebeveynler ve uzmanlar tarafından iyi değerlendirilerek, erken ve gereksiz bir depresyon tanısından kaçınılmalıdır.
Çocuk ve ergenlerdeki depresyonun değerlendirilmesi ve tedavisinde, her şeyden önce çocuk ve klinisyen arasında güvenilir bir ilişki kurulmalıdır. Depresyon olguları tedavi seçenekleri açısından değerlendirilirken çocuğun yaşı, bilişsel gelişimi, depresyonun şiddeti ve tipi, depresif sürecin uzunluğu, intihar riski, ek hastalıklar, ailedeki psikiyatrik öykü, aile ve sosyal çevre, aile ve hasta tercihleri ve beklentileri, kültürel özellikler, ilaç tedavisi ve psikoterapi uygulamalarında uzmanlara ulaşılabilirlik gibi özellikler tedavinin tüm basamaklarında değerlendirilmelidir.
Çocuklarda ve ergenlerde depresyon tedavisinde çocuğun duygularını isimlendirmesi, anlatması ve olumsuz duyguların üstesinden gelmesine yardımcı olup, cesaretlendirmek gerekir. Okul döneminde tüm bu tutumlara ek olarak, ilaçlar da hekim kontrolünde tedaviye eklenebilir. Çocuklarda ve ergenlerde depresyon tedavisinde psikoterapinin oldukça önemli bir yeri vardır. Psikoterapi ilaç tedavisi işe eşgüdümlü uygulanabileceği gibi tedavi ekibinin kararına göre tek başına da uygulanabilir.
Çocuklarda ve ergenlerde depresyon tedavisi için biyopsikososyal bir yaklaşım gerekir. Çocuklarda ve ergenlerde depresyon tedavisinde çocuğun ve ailenin bilgilendirilmesi gerekir. Anne ve baba pek çok kez kendini çocuğun yaşadığı durum ile ilgili sorumlu tutabilir ve dışlanmış hissedebilir. Ebeveynlik becerileri ile ilgili kendilerini sorgulama eğilimindedirler. Bu nedenle anne-baba eğitimi, çocuğun sorununa yardımın sağlayacak en önemli kriterlerden biridir. Özellikle oyun çağında anne-baba ile iş birliği daha da önem kazanır. Tedavi sırasında çocuğun yaşamına dahil olarak, ona özel zaman ayrılmalı ve değer verildiği hissettirilmelidir. Yalnızca yaşadığı depresyon sebebi ile değil, her an onun destekçisi olunacağı konuşulmalıdır. Çocuklarda ve ergenlerde depresyon tedavisinde çocuğun destek aldığı uzmanların sıcak, koruyucu, destekleyici, çocuk ve ergene sınır oluşturan tutumu da önemli ve yardımcıdır.
Depresyon ergenlerde görülen yaygın psikiyatrik bozukluklar arasındadır. Ergenlik döneminde ortaya çıkan depresyonun gelişimini anlamak, tanı koymak ve tedavi etmek oldukça zordur. Çoğu ergen, kliniğe ebeveynlerinin yardım arayışı ile getirilmektedir. Ergen, bir klinisyen tarafından değerlendirilmek istemeyebilir ya da değerlendirmeden korkabilir. Yine kendisinin iyi olmadığı ile ilgili konuşmakta güçlük çekebilir.
Ergenliğin doğası gereği zaten öfke kontrolü sorunları yaşayan, kimlik geliştirme bunalımında olan ergen, depresyonun eklenmesiyle kişilik bozukluğu benzeri belirtiler gösterebilir. Sıklıkla sınır kişilik bozukluğu ve antisosyal kişilik bozukluğu gibi tanılar alabilir.
Depresyonun sadece erişkinler tarafından yaşanıldığına dair yanlış bir düşünce vardır. Fakat çocukluk çağında da depresyon görülebilmektedir. Çocuklarda ve ergenlerde depresyon, günümüzde yetişkinleri etkilediği kadar, aynı derecede çocukları ve ergenleri de zorlayıcı olabilmektedir. Çocuklarda ve ergenlerde depresyon genelde davranışlarda değişim ile görülmektedir. Her çocuk ve ergende depresyon farklı şekilde görülebilir. Kimi çocukta davranışlarda huzursuzluk, daha sinirli olma, söz dinlememe şeklinde görülürken, kimi çocukta ise içe dönük olma, sessizleşme, durgunlaşma olarak görülebilir. Çocuklarda ve ergenlerde depresyon dikkat ve konsantrasyon gibi bilişsel zorlanmalar ile de görülebilir.
One thought on “ERGENLERDE DEPRESYON”